Uzaylıların Ziyareti
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer berber pireler tellal
iken, ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken Kalipso adında Uranüs adı
verilen gezegende yaşayan barbar bir köpek ırkı varmış. Bu ırk kendi
hammaddelerini tükettikleri için başka gezegenlerin hammaddelerine zorla el
koyar ve onları yok ederlermiş. Bir gün gene Kalipsolar sefere çıkmışlar.
Jüpiter'e yaptıkları baskından elde ettikleri ganimet suyunu çekmiş bu yüzden
de yeni hammadde kaynakları bulmak için araştırmalara başlamışlar. Ve Dünya adı
verilen su ve hammadde bakımından oldukça zengin bir gezegene rastlamışlar. Bu
gezegende "İnsan" adı verilen bir yaşam formu yaşamaktaymış. Ama bu
yaşam formu oldukça ilkelmiş. Ve çoğu hammadeyi işleyemiyorlarmış. Bu da bu
gezegeni bir hammadde cennetine dönüştürüyormuş. Bu gezegeni fark edince
General Katuno ordusuna harekete geçmelerini söylemiş. Kalipso ordusunu gizli
silahlarından biri ise Gallam adı verilen korkutucu yaratıklar
kullanmalarıymış. Bu yaratıkların dört ayağı varmış ve oldukça uzun
boylularmış. Ayrıca bu yaratıkların dişleri de oldukça sivriymiş. Aslında
Kalipsolar normal bir şekilde baskına gitmezlermiş. Çünkü onlar baskına
gidecekleri gezegene bir tane asker gönderirlermiş. Bu asker yanında "
Gölge geçidi" adı verilen bir alet taşırmış. Ardından bu asker gittiği
gezegende bu aleti ışık almayan bir yerede hazır konuma getirip bir sinyal
vermesi gerekirmiş. Bunu gören askerlerse kendilerinde bulunan geçit kapısından
geçer ve işgal edecekleri gezegeni ele geçirirlermiş. Ancak bu geçit askerle
içinden geçerken ışığa maruz kalırsa askerler sonsuza dek yok olurmuş. İşte bir
gün Tom adında bir asker Dünya adı verilen bu gezegene doğru yola çıkmış.
Yanına gölge geçidini de almış. Ama kılık değştirmesi gerekiyorumuş. Zaten bu
Kalipsolar için oldukça kolay bir şeymiş. Çünkü Kalipsolar her şeyin kılığına
girebilme gibi bir özel güce sahipmiş. Bu sayede istedikleri kılığa kolayca
girebilirlermiş. Tom bir çocuk kılığına girmiş. Ve insanların yaşam tarzlarıyla
ilgili bilgi edinmiş. Ardından dikkat çekmemek için okul adı verilen insanların
çocuklarını eğitmek için gönderdiği ve öğretmen adı verilen öğrencileri
eğitmekler görevli değişik yaşam formlarının bulunduğu bir yere kaydolmuş. Tom
"Beyin yıkayıcı" adında insanların beyninine bazı bilgiler
yerleştirmeye yarayan bir yaratık sayesinde öğretmenlerin beynini yıkamış. Bu yaratık
aslında bir böcekmiş ve bu böcek insanların kulaklarının içinden girerek
onların beyinlerinde bazı kısımlarında değişiklik yapıyorumuş. Ve bunu birkaç
saniye içinde gerçekleştiriyormuş. Sonra öğretmenlerin zihinlerine onun bir
öğrenci değişim programı aracılığıyla buraya geliğini ve iki haftalık bir süre
için bir öğrencinin yanında misafir olarak kalacağı bilgisini yerleştirmiş.
Daha sonra İnci adında temiz kalpli bir
hoca Tom okula kaydolduktan sonraki gün sınıfta öğrencilerine Tom'un öğrenci
değştirme programı sayesinde buraya geldiğini ve bir öğrencinin yanında misafir
olarak kalacağını söylemiş. Bunu duyan Ahmet çok heyecanlanmış ve Tom'un
kendisiyle kalabileceğini söylemiş. Tom okulda değişik şeylerle karşılaşmış.
Örneğin ödev adı verilen ve öğrencilere konuyu pekiştirmeleri amacıyla verilen
ve onların bazen düşük notlar almalarına sebep olan değişik bir uygulamayla
karşılaşmış. Daha sonra kantin adı verilen değişik ve Tom'un daha önce hiç
görmediği şeylerin satıldığı bir yer görmüş. Ardından akşam Ahmet'in evine
gelmiş ve Ahmet'in annesi Pınar Hanımla ve babası Mehmet Beyle tanışmış. Çok
samimi ve sıcak kanlı insanlarmış. Ahmet Tom'a ona ayrılmış olan odayı
göstermiş. Ve uzun yoldan geldiğini düşünerek onu dinlenmesi için yalnız
bırakmış. Tom yeni odasını çok beğenmiş ve eşylarını yerleştirmiş. Yalnız
kaldığından ve izlenmediğinden emin olduktan sonra General Katuno'ya insanların
yedikleri şeyler, okul adı verilen yerler ve insanlarla ilgili rapor vermiş.
Ertesi gün Tom ile Ahmet okula beraber gitmişler. Okulda Fizik adı verilen bir
ders işlemişler. Ama Tom bunların oldukça basit olduğunu düşünmüş. Ve insanlar
bu kadar ilkel oldukları için onlara acımış. Daha sonra bu acısını unutmuş
çünkü bu insanların kendi hatasıymış bilim ve teknolojiyle ilgilenmiş olsalar
bugün bu durumda olmazlarmış. Sonraki ders matematikmiş. Tom çok sevinmiş çünkü
matematik Uranüs'te Tom'un en sevdiği dersmiş. Ama Tom'un sevinci kursağında
kalmış. Çünkü bunlar matematik bile sayılmazmış. Çünkü Kalipsolu bir bebek bile
okulda öğretilen matematiği kavrayabilirmiş. Tom gördüklerine çok şaşırmış ve
bunları insanların ilkelliğine vermiş. Ardından kimya adı verilen bir derse
girmiş. Bu derste Periyodik Tablo adında bir tablo öğrenmişler. Tom derste
elini kaldırmış ve öğretmenine aslında 1018 element bulunduğunu ama bunların
578 tanesinin labarotuvarda üretildiğini söylemiş. Ve bunlardan ancak 294
tanesi doğada bulunur demiş. Öğretmen çocuğun dediklerini önemsememiş ve
dersine devam etmiş. Ama Tom haklıymış. Öğretmeni Tom'un dediklerine önem
vermeyince Tom bu dersi
de hiç sevmemiş. Ve giderek çoğu öğrenci gibi okuldan nefret etmeye başlamış.
Sonra Tom'un bütün düşüncelerini değiştiren bir şey olmuş. Tom Türkçe dersine
girmiş. Bu dersin öğretmeni İnci Hoca derse girmiş. Ve çocuklara dersi masallar
ve anılar eşliğinde anlatmaya başlamış ve Türkçe gibi güzel bir dilin
inceliklerini anlatmış. Tom bundan çok etkilenmiş. Ve okulda en sevdiği ders
Türkçe olmuş. Akşam eve döndüğü zaman elini yüzünü yıkamış, yemeğini yemiş,
üstünü değiştirmiş, ödevlerini yapmış ve General Katuno'ya insanların çoğu
alanda özellikle bilimde ne kadar ilkel olduğunu anlatmış. Ve ona İnci Hoca'yı
anlatmış. General Katuno bu dili ve İnci Hoca'yı takdir etmiş. Ve içten içe bu
dili çok kıskanmış. Çünkü Kalipsonca'nın çok büyük incelikleri yokmuş. Tom
rapor vermeyi bitirdikten sonra General Katuno yeteri kadar bilgi
topladıklarını ve iki gün sonra Gölge geçidini kurmasını istemiş. Ama gölge
geçidini kurarken insanlara gözükmemesi gerekiyormuş yoksa Kalipso ordusu ve
Gallamlar hazırlıksız yakalanabilirlermiş. Bu yüzden insanların dikkatini
çekmeyecek bir şekilde bu gölge geçidini kurabilceği bir yer bulması
gerekiyormuş. Uzun bir süre bu yeri bulabilmek için ertesi gün okuldan sonra
araştırmalar yapmış ama o araştırmalar yaparken Ahmet'in dikkatini çekmiş.
Çünkü onda bir tuhaflık olduğunu sezmiş. Ve Ahmet bir süre Tom'u izleme kararı
almış. Ve akaşam onu General Katuno'ya rapor verirken gizli gizli seyretmiş ve
konuşmalarını dinlemiş. Tom General Katuno'ya
Ahmetler'in bahçesinin dışında Gölge geçidini kurabileceği bir yer
olmadağını ve ışıktan uzak durmak için geçidi gece vakti kuracağını söylemiş.
Bunu duyan Ahmet başta duyduklarına inanamamış. Çünkü o Tom'u hep iyi kalpli
bir çocuk olarak görmüş. Ama harekete geçmesi gerektiğini farketmiş. Ve ilk iş
olarak bir dükkandan 10 tane lamba, 2 tane dinamit ve bir adet kelepçe ve bir
adet bayıltan sinek satın almış. Bu bayıltan sineği geçidi kapatırken kendisini
engellememesi için Tom'u bayıltmada kullanacakmış. Ahmet o gece Tom'u
seyrediyorumuş. Çatıda çoktan lamba düzeneğini kurmuş. Birkaç saat sonra Tom
yatağından kalkmış. Ve bahçede Gölge geçidini kurmuş. Ardından sinyali açmış
Ahmet biraz beklemiş. Çünkü ordunun geçide girmesini istiyormuş. Daha sonra geçitte bir hareketlenme olmuş ve
geçidin kapıları yavaş yavaş açılmaya başlamış. Bu ordunun geçidin içine
girdiğinin göstergesiymiş. Ahmet'in bundan daha iyi bir şansı olamazmış. Ahmet
lambaları yakmış ve bir çığlık sesi yükselmiş geçidin kapıları kapanmaya
başlamış ardından sineği Tom'a yollamış. Ve Tom'u kelepçelemiş. Onu geçidin
içine atmış. Daha sonra dinamitleri geçidin kenarlarına yerleştirmiş. Ve dinamitleri
patlatmış. Geçit bir kara deliğe dönüşmüş. Sonra kendi kendini yok etmiş.
Ertesi gün bütün televizyon kanallarında Dünya'yı kurtaran Ahmet varmış.
Ahmet'e ödül olarak bir araba bile verilmiş ancak Ahmet bütün bu ödülleri
reddetmiş ve bütün bu başarısını ona hayatta bildiği çoğu şeyi öğreten İnci
Hocası'na borçlu olduğunu söylemiş. Ve
insanlık giderek gelişmiş ve ilkel bir ırk olmaktan kurtulmuş. Hatta Kalipso
Irkı'nı bile geride bırakmış. O günden sonra gökten üç elma düşmüş. Biri
Ahmet'tin, biri İnci Hoca'nın diğeri ise okurların başına düşmüş.
TARIK BERDAN KÖROĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder