Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

5 Haziran 2014 Perşembe

Uzaylıların Ziyareti

                                              
            Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer berber pireler tellal iken, ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken Kalipso adında Uranüs adı verilen gezegende yaşayan barbar bir köpek ırkı varmış. Bu ırk kendi hammaddelerini tükettikleri için başka gezegenlerin hammaddelerine zorla el koyar ve onları yok ederlermiş. Bir gün gene Kalipsolar sefere çıkmışlar. Jüpiter'e yaptıkları baskından elde ettikleri ganimet suyunu çekmiş bu yüzden de yeni hammadde kaynakları bulmak için araştırmalara başlamışlar. Ve Dünya adı verilen su ve hammadde bakımından oldukça zengin bir gezegene rastlamışlar. Bu gezegende "İnsan" adı verilen bir yaşam formu yaşamaktaymış. Ama bu yaşam formu oldukça ilkelmiş. Ve çoğu hammadeyi işleyemiyorlarmış. Bu da bu gezegeni bir hammadde cennetine dönüştürüyormuş. Bu gezegeni fark edince General Katuno ordusuna harekete geçmelerini söylemiş. Kalipso ordusunu gizli silahlarından biri ise Gallam adı verilen korkutucu yaratıklar kullanmalarıymış. Bu yaratıkların dört ayağı varmış ve oldukça uzun boylularmış. Ayrıca bu yaratıkların dişleri de oldukça sivriymiş. Aslında Kalipsolar normal bir şekilde baskına gitmezlermiş. Çünkü onlar baskına gidecekleri gezegene bir tane asker gönderirlermiş. Bu asker yanında " Gölge geçidi" adı verilen bir alet taşırmış. Ardından bu asker gittiği gezegende bu aleti ışık almayan bir yerede hazır konuma getirip bir sinyal vermesi gerekirmiş. Bunu gören askerlerse kendilerinde bulunan geçit kapısından geçer ve işgal edecekleri gezegeni ele geçirirlermiş. Ancak bu geçit askerle içinden geçerken ışığa maruz kalırsa askerler sonsuza dek yok olurmuş. İşte bir gün Tom adında bir asker Dünya adı verilen bu gezegene doğru yola çıkmış. Yanına gölge geçidini de almış. Ama kılık değştirmesi gerekiyorumuş. Zaten bu Kalipsolar için oldukça kolay bir şeymiş. Çünkü Kalipsolar her şeyin kılığına girebilme gibi bir özel güce sahipmiş. Bu sayede istedikleri kılığa kolayca girebilirlermiş. Tom bir çocuk kılığına girmiş. Ve insanların yaşam tarzlarıyla ilgili bilgi edinmiş. Ardından dikkat çekmemek için okul adı verilen insanların çocuklarını eğitmek için gönderdiği ve öğretmen adı verilen öğrencileri eğitmekler görevli değişik yaşam formlarının bulunduğu bir yere kaydolmuş. Tom "Beyin yıkayıcı" adında insanların beyninine bazı bilgiler yerleştirmeye yarayan bir yaratık sayesinde öğretmenlerin beynini yıkamış. Bu yaratık aslında bir böcekmiş ve bu böcek insanların kulaklarının içinden girerek onların beyinlerinde bazı kısımlarında değişiklik yapıyorumuş. Ve bunu birkaç saniye içinde gerçekleştiriyormuş. Sonra öğretmenlerin zihinlerine onun bir öğrenci değişim programı aracılığıyla buraya geliğini ve iki haftalık bir süre için bir öğrencinin yanında misafir olarak kalacağı bilgisini yerleştirmiş. Daha sonra İnci adında temiz kalpli  bir hoca Tom okula kaydolduktan sonraki gün sınıfta öğrencilerine Tom'un öğrenci değştirme programı sayesinde buraya geldiğini ve bir öğrencinin yanında misafir olarak kalacağını söylemiş. Bunu duyan Ahmet çok heyecanlanmış ve Tom'un kendisiyle kalabileceğini söylemiş. Tom okulda değişik şeylerle karşılaşmış. Örneğin ödev adı verilen ve öğrencilere konuyu pekiştirmeleri amacıyla verilen ve onların bazen düşük notlar almalarına sebep olan değişik bir uygulamayla karşılaşmış. Daha sonra kantin adı verilen değişik ve Tom'un daha önce hiç görmediği şeylerin satıldığı bir yer görmüş. Ardından akşam Ahmet'in evine gelmiş ve Ahmet'in annesi Pınar Hanımla ve babası Mehmet Beyle tanışmış. Çok samimi ve sıcak kanlı insanlarmış. Ahmet Tom'a ona ayrılmış olan odayı göstermiş. Ve uzun yoldan geldiğini düşünerek onu dinlenmesi için yalnız bırakmış. Tom yeni odasını çok beğenmiş ve eşylarını yerleştirmiş. Yalnız kaldığından ve izlenmediğinden emin olduktan sonra General Katuno'ya insanların yedikleri şeyler, okul adı verilen yerler ve insanlarla ilgili rapor vermiş. Ertesi gün Tom ile Ahmet okula beraber gitmişler. Okulda Fizik adı verilen bir ders işlemişler. Ama Tom bunların oldukça basit olduğunu düşünmüş. Ve insanlar bu kadar ilkel oldukları için onlara acımış. Daha sonra bu acısını unutmuş çünkü bu insanların kendi hatasıymış bilim ve teknolojiyle ilgilenmiş olsalar bugün bu durumda olmazlarmış. Sonraki ders matematikmiş. Tom çok sevinmiş çünkü matematik Uranüs'te Tom'un en sevdiği dersmiş. Ama Tom'un sevinci kursağında kalmış. Çünkü bunlar matematik bile sayılmazmış. Çünkü Kalipsolu bir bebek bile okulda öğretilen matematiği kavrayabilirmiş. Tom gördüklerine çok şaşırmış ve bunları insanların ilkelliğine vermiş. Ardından kimya adı verilen bir derse girmiş. Bu derste Periyodik Tablo adında bir tablo öğrenmişler. Tom derste elini kaldırmış ve öğretmenine aslında 1018 element bulunduğunu ama bunların 578 tanesinin labarotuvarda üretildiğini söylemiş. Ve bunlardan ancak 294 tanesi doğada bulunur demiş. Öğretmen çocuğun dediklerini önemsememiş ve dersine devam etmiş. Ama Tom haklıymış. Öğretmeni Tom'un dediklerine önem vermeyince Tom bu dersi de hiç sevmemiş. Ve giderek çoğu öğrenci gibi okuldan nefret etmeye başlamış. Sonra Tom'un bütün düşüncelerini değiştiren bir şey olmuş. Tom Türkçe dersine girmiş. Bu dersin öğretmeni İnci Hoca derse girmiş. Ve çocuklara dersi masallar ve anılar eşliğinde anlatmaya başlamış ve Türkçe gibi güzel bir dilin inceliklerini anlatmış. Tom bundan çok etkilenmiş. Ve okulda en sevdiği ders Türkçe olmuş. Akşam eve döndüğü zaman elini yüzünü yıkamış, yemeğini yemiş, üstünü değiştirmiş, ödevlerini yapmış ve General Katuno'ya insanların çoğu alanda özellikle bilimde ne kadar ilkel olduğunu anlatmış. Ve ona İnci Hoca'yı anlatmış. General Katuno bu dili ve İnci Hoca'yı takdir etmiş. Ve içten içe bu dili çok kıskanmış. Çünkü Kalipsonca'nın çok büyük incelikleri yokmuş. Tom rapor vermeyi bitirdikten sonra General Katuno yeteri kadar bilgi topladıklarını ve iki gün sonra Gölge geçidini kurmasını istemiş. Ama gölge geçidini kurarken insanlara gözükmemesi gerekiyormuş yoksa Kalipso ordusu ve Gallamlar hazırlıksız yakalanabilirlermiş. Bu yüzden insanların dikkatini çekmeyecek bir şekilde bu gölge geçidini kurabilceği bir yer bulması gerekiyormuş. Uzun bir süre bu yeri bulabilmek için ertesi gün okuldan sonra araştırmalar yapmış ama o araştırmalar yaparken Ahmet'in dikkatini çekmiş. Çünkü onda bir tuhaflık olduğunu sezmiş. Ve Ahmet bir süre Tom'u izleme kararı almış. Ve akaşam onu General Katuno'ya rapor verirken gizli gizli seyretmiş ve konuşmalarını dinlemiş. Tom General Katuno'ya  Ahmetler'in bahçesinin dışında Gölge geçidini kurabileceği bir yer olmadağını ve ışıktan uzak durmak için geçidi gece vakti kuracağını söylemiş. Bunu duyan Ahmet başta duyduklarına inanamamış. Çünkü o Tom'u hep iyi kalpli bir çocuk olarak görmüş. Ama harekete geçmesi gerektiğini farketmiş. Ve ilk iş olarak bir dükkandan 10 tane lamba, 2 tane dinamit ve bir adet kelepçe ve bir adet bayıltan sinek satın almış. Bu bayıltan sineği geçidi kapatırken kendisini engellememesi için Tom'u bayıltmada kullanacakmış. Ahmet o gece Tom'u seyrediyorumuş. Çatıda çoktan lamba düzeneğini kurmuş. Birkaç saat sonra Tom yatağından kalkmış. Ve bahçede Gölge geçidini kurmuş. Ardından sinyali açmış Ahmet biraz beklemiş. Çünkü ordunun geçide girmesini istiyormuş.  Daha sonra geçitte bir hareketlenme olmuş ve geçidin kapıları yavaş yavaş açılmaya başlamış. Bu ordunun geçidin içine girdiğinin göstergesiymiş. Ahmet'in bundan daha iyi bir şansı olamazmış. Ahmet lambaları yakmış ve bir çığlık sesi yükselmiş geçidin kapıları kapanmaya başlamış ardından sineği Tom'a yollamış. Ve Tom'u kelepçelemiş. Onu geçidin içine atmış. Daha sonra dinamitleri geçidin kenarlarına yerleştirmiş. Ve dinamitleri patlatmış. Geçit bir kara deliğe dönüşmüş. Sonra kendi kendini yok etmiş. Ertesi gün bütün televizyon kanallarında Dünya'yı kurtaran Ahmet varmış. Ahmet'e ödül olarak bir araba bile verilmiş ancak Ahmet bütün bu ödülleri reddetmiş ve bütün bu başarısını ona hayatta bildiği çoğu şeyi öğreten İnci Hocası'na borçlu olduğunu söylemiş.  Ve insanlık giderek gelişmiş ve ilkel bir ırk olmaktan kurtulmuş. Hatta Kalipso Irkı'nı bile geride bırakmış. O günden sonra gökten üç elma düşmüş. Biri Ahmet'tin, biri İnci Hoca'nın diğeri ise okurların başına düşmüş.
TARIK BERDAN KÖROĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder